Wednesday 26 October 2011

Cocuklarimizi hayata hazirlamak

Tugra buyudukce bir anne olarak ustume dusunlerin arttigini fark ediyorum. Artik sadece gazini cikarmak, yemegini yedirmek, altini degistirmek, oyun oynamak degil gorevim. Su an 2 yasinda olan ve krese gitmesi ile birlikte disari ile etkilesimi artmakta olan oglumu hayata hazirlamam gerekiyor. Hayat ana kucaginda gecmiyor. O da yavas yavas bir birey oluyor. Yaninda annesi babasi olmadan kendi ayaklari ustunde durmayi ogrenmeye basliyor. Bir zorlukla karsilastiginda mucadele etmesi gerektigini, uzulse de yilmamasi gerektigini ogrenmesi gerekiyor.


Tugra'ya insan iliskilerini ogretmek konusunda cok zorlanmiyoruz. Ogretmeninin dedigine gore, cok guzel tesekkur ediyormus, lutfen diyormus. Tam bir canti delikanli olmus yani oglum :) Onun disinda oyuncaklari paylasmasi gerektigini, arkadaslarina iyi davranmasi gerektigini de surekli tekrar ediyoruz. Bazen kontrolden cikiyor, ama onu da ogrenir saniyorum. 

Diger taraftan, cocuklarimizi hayata hazirlamak konusunda Turk milleti olarak biraz koruyucu oldugumuzu dusunuyorum. Aman cocugumun ayagi tasa deymesin, aman eli sicak sudan soguk suya girmesin, aman kosmasin duser, aman uzulmesin alalim her istedigi oyuncagi, vs vs. Biz anne baba olarak cocugumuzu cok sevdigimiz icin uzulmesine izin vermek istemiyoruz, uzulmesin diye istedigi seyi yapiyoruz. Peki hayat gercekten boyle mi? Tugra'nin etrafindaki herkes o ne isterse onu mu yapicak? Ya da ilerde her istedigi olsun mu isteyecek?

Hani bir soz vardir, "Beni oldurmeyen sey guclendirir" diye. Tabii ki gaddar zalim ebeveyn olmaya gerek yok. Sonucta o bir cocuk. Ne bilsin hayattaki inis cikislari. Ama o kadar da koruyucu olmamak lazim diye dusunuyorum. Cocugun uzulebilecegini, aglayarak istedigini elde edemeyecegini, onun kucuk hayatindaki zorluklari nasil asabilecegini ogrenmesi gerekiyor diye dusunuyorum.

Ben boyle dusundugum icin zaman zaman 'gaddar anne' lakabini yemiyor degilim :) Herkes cocugunu bir baska sever. Kimisi simdiyi su ani dusunur. Aman uzulmesin, aman minik kalbi kirilmasin der. Bazisi ve benim gibileri ise daha uzun vadeli dusunur. Simdi cocugum uzulmeyecek, ama hayatta uzulmemeyi, dustugu zaman tekrar kalkabilmeyi ogrenebilecek mi kaygisi icinde olur. Daha insallah onunde koca bir hayat var nasil olsa ogrenir mi demek lazim yoksa. Bence aradaki dengeyi kurmak, cocuklarimizi tepemize cikarmamak lazim.

Tuesday 25 October 2011

Gozumuzdeki yas kurumadan...

Daha gozumuzdeki yas kurumamisti halbuki. Hala sehitlere uzulmekte idik. Derken bir kotu haber daha geldi canim ulkemden. Yuzlerce olu, binlerce yarali, milyonlarca gozu yasli insan. 

Ah ah canim ulkem. Gurbette ne kadar ozluyorum seni bir bilsen. Insanini, doya doya Turkce konusmayi,  yemeklerini, bogazini, lahmacununu... Butun guzel seylerin yaninda kotu seyleri bile ozledigim oluyor bazen. Ah canim ulkem gurbetteyken disaridan baktigimda daha da caresiz gozukuyorsun gozume. Elimden birsey gelmiyor birseyleri degistirmek istesem de. Yillardir birseyler degisiyor mu ki sanki? 


Bakiyorum deprem fotograflarina gozlerim yasli, uzuluyorum basta. Sonra birsey farkediyorum. Yikik dokuk bir bina, basinda aglayan ve umut icinde beklesen insanlar. Hemen arkasinda sapasaglam dimdik duran binalar. Ah canim ulkemin hic de canim olmayan muteahhitleri. Sadece cebinize girecek parayi dusundunuz degil mi? Biraz daha az kazanaydiniz da cocuklar, anneler, babalar aglamasaydi. Ah canim ulkemin hic de canim olmayan denetmenleri. Gorevinizi yaptiniz mi ki? Peki ya o deprem vergileri nereye gitti? Turkiye depremle yasamayi ogrenmesi gereken bir ulke. Peki ne yapiliyor hasarlari en aza indirmek icin? Simdi ben nasil takdir-i ilahi deyip uzuleyim. 

Simdi soylenmenin, ona buna suc bulmanin vakti de degil biliyorum. Simdi yardim zamani. Blogcu anne ve slingomom, Van'da ihtiyac sahiplerine nasil yardim edilebilecegini ayrintili bir sekilde yazmislar. Hic birsey geri getiremez gidenleri. Ama belki biraz hafifletir acilari...

Monday 24 October 2011

Gece Sohbetleri

Bizim Tugra tam bir "Gececi Neset". Zira kendisi 10 bucuk 11'den once uyumuyor. Tugra 6 aylikken ise basladigimda, cok dua ettim erkenden uyumasin da eve geldikten sonra biraz vakit gecirebileyim diye. Sonunda duzeni de ona gore ayarlandi. Sabah da sagolsun cok erken kalkmiyor. Simdi 7-24 beraberiz, o yuzden su an aksamin biraz bana kalmasi icin "Keske daha erken uyusa" demiyor degilim. Ama bir turlu basaramadik uyku saatini one cekmeyi.


Artik belirli bir uyku rutini de olusturmus durumdayiz. Uyumadan once iki tane kitap okuyorum Tugra'ya. Yanliiiiz kendisi ben kitap okurken birseyler yemegi cok seviyor. Ya Cherrios dedikleri bizim "pittis" adini taktigimiz kahvaltilik gevreklerden yiyor, bazen uzum, bazen de kavun yiyor. Kitaplarimiz bitince otomatik uyuma moduna geciyoruz. Daha dogrusu ben geciyorum. Tugra yanimda yatip bidir bidir konusuyor. Ilginc olani sabah okuldan geldikten sonra, "okulda ne yaptin, hadi anlat" dememize ragmen anlatmayan veya okulla ilgili duygularini dile getirmekten kacinan Tugra, gece basliyor anlatmaya.

-Ben okula dittim. Anne ditti, sonra deldi beni eve doturdu. Orda oyuncaklar vaaar, arkadaslar vaaaar, ortmen vaaar. Ben aglamiycam, mutlu olucam, anne de mutlu olucak. (Daha once okulla ilgili anlattiklarim bilincaltindan cikip geri bana sunuluyor).

-Gunes bebegini dusurdu, ben Gunese bebegini geri verdim.

-Hani biz tunele dirdiik. Dinonos deldi, kertekele gordum. Korktum ben. Ditmeyelim bir daha oraya. (Universal Studios'da eglenicez diye cocugun odunu dusurduk, buyrun bakalim 2 ay sonra cocuk korkuyla tekrar hatirladi)

- (Ayaklarini duvarda acip kapatarak) Anne bak ben ne yapiyorum. Bak boyle aciyorsun, sonra kapatiyorsun. Ben buyudum. Sen de buyuyunce boyle yapicaksin. (Derken ben kahkahayi patlatiyorum, komik birsey soyledigini anlayan Tugra ben guldukce daha cok guluyor. Gecenin 11'inde kakara kikiri, uykudan eser yok)

- (Pat bir tekme karnima, ahh acidi Tugra). Ozur dilerim anne. Ciciiii ciciiii. Careful anne. (aha yeni bir kelime ogrenmis benim haberim yok)

- (Ustume cikmaya calisarak) Ben annenin yanaginda uyuyucam. (Depelenir depelenir durur, sonra vazgecer)

Daha hatirlayamadigim bir suru sey hakkinda sohbet ediyoruz oglumla. Bir sure sonra, "Hadi Tugra'cim, sana doyum olmaz ama artik uyku saati diyorum". Birseyler daha soyluyor, bir sure cevap vermiyorum, gozlerim kapali yaninda yatiyorum. Sonra zayif noktami yakaliyor. "Seni cok seviyorum anne" diyor. Gel de cevap verme simdi buna. Yumulma yanagina. Bir sure daha gulusuyoruz, sonunda evet sonunda isiklari kapatiktan yaklasik 30-40 dk sonra genelde ben yaninda uyuyakaldiktan sonra uyuyakaliyor tatli Tugra.

Thursday 20 October 2011

Tugris kutuphanede

Bir senedir Amerika'da olmamiza ragmen, burnumun dibindeki hazineyi fark etmemisim megersem. Canim ulkemin baskentinde akademik arastirma yapmak icin bile kutuphane imkanlari kisitliyken, ben ne bileyim koyumuz Ithaca'da bir hazine degerinde kutuphane bulunacagini.

 Amerika'da okumaya ne kadar onem verildigini marketkerde bile bedava kitap imkani sunulmasi ile tecrube etmistim. Tompkins County Halk Kutuphanesi de bunun diger kaniti imis megersem.Yetiskinler icin bir suru kitap bulunmasinin yaninda en onemli ozelligi en az yetiskin bolumu kadar buyuk cocuk kitaplarina ayrilan bir bolumun, daha dogrusu koca bir salonun bulunmasi. Ustelik bir kitabi tam uc haftaligina odunc alabiliyorsunuz. Her seferinde de 20 kitap odunc alinabiliyor. Tugra'nin karti ile beraber sayi cikiyor 40'a. Bunun yaninda bir suru cizgifilm ve film de odunc alinabiliyor.


 Hemen hemen her hafta gidiyoruz kutuphaneye. Tugra da inanilmaz mutlu oluyor kutuphaneye gitmekten ve cok uslu duruyor. Ben  kendimi hazine sandiginin icinde kaybediyorum. En guzel ve Tugra'nin yasina en uygun kitaplari secmeye calisiyorum. Kitap sayisi fazla olunca secmek daha zor oluyor sanki. Tugra da etrafta dolaniyor. Kutuphanenin bazi koselerine boncuklu oyuncaklar koymuslar cocuklar oynasin diye. Onlarla oynuyor. Yasiti gelirse "Hellooo" diyor. Sonra bana kosarak "Anne ben 'hello' dedim arkadasa" diyor seviniyor. "Tugra hadi sen de kitap sec" diyorum. Kalin kapakli kitaplardan secip getiriyor. "Anne bunu da alalim" diye.

Boylece Tugra bir suru yeni kitapla tanismis oluyor. Bugun de haftalik gezimizi gerceklestirdik kutuphaneye. Tam 21 kitap, 1 cizgifilm, 2 tane de film odunc aldik. Kitaplarin cogunlugun tanesi 15 dolar degerinde. Eve 300 dolar degerinde kitapla donduk. Saka gibi. Tabii tasimasi da bir hayli zor oldu.

En komigi kutuphaneden bir elimde kitap torbasi kolumda cantamla cikarken, Tugra "Anne cantan nerde?" dedi. Gorene kadar da rahat edemedi. 2 yasindasin cocum, cantanin kaybolabilecegini, unutulmamasi gerektigini nereden ogrendin. Bu genler ne kadar enteresan. Ben ki kac defa cantasini bir yerlerde unutmus yasi 30'a gelmis bir kadinim hala akillanmaz cantami bir yerlerde unuturum, sen iki yasindasin ne bu tedbir diyesim geldi. Babasinin oglu iste. Tedbirli olunmaz tedbirli dogulur.

24 anne aglarken...


Anne olunca empati yetenegim mi artti bilmiyorum ama Tugra'ya karsi sevgim cosup tastiginda hep bir yerlerde yuregi yanan anneleri dusunuyorum. Cocugu hasta olanlari, cocuguna yarin yemek bulabilecek miyim diye dusunenleri.. Ve surekli dua ediyorum. Ben simdi oglumla saglikli huzurlu sicak bir yuvanin icindeyim. Darda olan yuregi yanan annelere Allahim yardim et diye.


Iste bu yuzden dun cok agladim. Zaten uzulurdum, butun Turkiye uzuldu ama sanki ben o 24 sehidin annelerin ne hissettigini derinden hissettim.  Aklima geldikce agladim. Sen emek emek buyut, vatani gorevine gonder. Sonra, sonrasi cok kotu... Ulkemizin caresizligine agladim. Aglanacak ne cok sey var aslinda...


Friday 14 October 2011

Bir annenin ikna kabiliyeti

2 yas sendromu dalga dalga kendini gosterirken, artik Tugra'ya bir seyi yaptirmak o kadar kolay olmuyor. Eskiden koydugun yerde duran, gel deyince gelen, aciktin mi diye sormadan mama sandalyesine oturtulup yemegi yedirilen kucuk oglum buyuyor. Artik hersey benim kontrolumde degil. "Ben buyuyorum, benim de isteklerim var" diye bar bar bagiriyor sanki kucuk adam.


 Altini degistirmek,ustunu degistirmek, uyumaya bile ikna etmek gerekiyor, O ikna olmadan birsey yapmaya kalktigimda kiyamet kopuyor. Tugra'nin altini degistirmek icin doktugum dil buna ornektir saniyorum. Bizimkinde hala tuvalet egitimi sinyalleri bas gostermis degil. Saatlerde kakali beziyle otursa giki cikmaz. Kaka mi yapti.

- Hadi altini degistirelim Tugra.
-I-iiih yoook.
-Hadi bak yukari cikalim, altini degistirelim, gelelim.
-I-ihh.Altimi degistirmeyelim anne.
-Bak sen Caillou'lu topunu al, yukari atarak cikalim.

 Ikna olur. Top merdivenlerden yukari atilarak, yaklasik 2-3 dakikada yukari cikilir. En son yukaridan top asagi atilir. Top istenir. "Yukari cikarken aliriz, bir daha atariz"  denir ikna edilir. Yukari cikinca alti degismesin diye oradan oraya kosturan Tugra odasinda beklenir. Tugra gelmek istemez. Gulerek kacar. Kendisi cok egleniyordur. Annesi de bir eglenir bir eglenir ki (!) sormayin.

-Hadi Tugra gel annecim hemen degistirelim.
-Hahahah gelmiycem.
-Bak 3'e kadar sayiyorum, gelmezsen ben gelip alicam seni.
-i-iih sen alma.
- Biiir ikiii uuuuc......Hadi bak kim gelicek kim geliceek.

Tugra kosarak gelir. Bu sefer de yataga yatmak istemez. Anne alyansini sismis parmagindan guc bela cikarir verir.

-Sen yuzugu al, isimiz bitince anne al yuzugunu de bana ver tamam mi Tugra?
-Tamam.

Alyansla oynayan Tugra yer yer alyansi kaybeder. Anne 'yuzuk nerdee?' Anne yuzugu bulur. Alt degistirme operasyonu tamamlanir. Anne elini yikamaya gider. Tugra annesinin pesinden 'anne al yuzugun' diye kosar. En azindan sozunu tutuyor :)

Velhasili, 2 yas cocugunu buyutmek bir annenin hayal gucunu ve ikna kabiliyetini bir hayli gelistirir.





Tuesday 11 October 2011

Evdeki sessizlik

Tugra okulda, ev o kadar sessiz ki... Bir mahsunluk var sanki, nesesi yok evin, civiltisi yok. Bilgisayarin basinda rahat rahat oturabiliyorum. "Anne gelsene", "Beni kucagina al" diyen yok. Bu sabah yine soylenerek gittik okula. Gidince de yine mahsunlasti tabii ki. Ama her gecen gun iyiye gidiyor. Kapiya kadar pesimden kovalamadi. Aglayarak da olsa el salladi bana canim oglum.


Ben de Tugra varken yapamadigim isleri yaptim biraz. Mutfak dolaplarini duzelttim. Evi supurdum. Klasik ev hanimligi. Bu sefer hosuma gitti ama. Uzerimden bir yuk kalkti sanki. Tembellikten yapmadigim bir suru isi aradan cikardim. Yarim saat de dinlenme suresi verdim kendime. Rahat rahat bilgisayar basinda oturabilmek icin.Ama evdeki sessizlik o kadar derin geldi ki, huzunleniverdim.

 Birazdan Tugra'yi almaya gidecegim. Iste gunun en guzel saati bu. Cunku gizlice kapidan oglumu gozetliyorum. Bensiz arkadaslari ile nasil oynuyor diye. Cok eglenceli oluyor. Sonra kapidan iceri girince, "anne anne" diye bana kosmasina bayiliyorum. Ben oradayim diye biraz daha oyun oynuyor. Sonra da mutlu bir sekilde ayriliyoruz okuldan ve evimizin civiltisini geri getiriyorum. O gelince hayat buluyor evimiz.

Canim oglum, sen hep mutlu ol, saglikli ol. Evimizin nesesi ol, yuvadan ucup gidince de kendi evinin nesesi ol. Seni cok seviyorum

Saturday 1 October 2011

Bir zamanlar Tugra'nin annesi

Bir zamanlar Tugra'nin annesi bendeniz de cocuktum. Calisan ve bir evin yukunu ustunde tasiyan annem beni sevip ozel ilgi gosterdiginde cok mutlu olurdum. Arkadaslarim ile ogretmencilik oynardim. Bebeklerim ogrenci olurdu, onlara ders anlatirdim. Tenefus aralarinda da kalemle sigara iciyormus gibi yapip diger ogretmen arkadaslarim ile kocalarimizi cekistirirdik. Evcilik oynardim bazen. Bir sandalyeye iki kisi oturur dolmusa binip gezmeye gidiyormus gibi yapardim.


En cok anneannem, dedem, teyzem, dayim ve kuzenlerimin yanina Istanbul'a gitmeyi severdim. O kadar severdim ki daha ilkokuldayken israrlarima dayanamayan annem ve babam beni tek basina otobuse bindirmeye ve yaz tatilini orada gecirmeme ikna olmuslardi. Dedemin ceyiz dukkaninda calismayi severdim. Evin altindaki dukkana sabahtan gider toz alir, raflari duzeltirdim. Musteri gelince boyuma bakmadan tezgahin arkasindan nevresim begendirmeye calisirdim. Bazen basarili da olurdum. O zaman cok mutlu olurdum, "Ben sattim" diye. Orada calismayi o kadar benimsemistim ki, birgun dukkanin kapisina "Eleman araniyor" diye yazi asilinca cok bozumustum. "Ben varim ya" diye.   Havalar isininca Bayramoglu'ndaki yazliga giderdik hep beraber. Sabahtan aksama kadar kuzenlerim ile oynar, havuza girer, sozum ona onlara ablalik yapardim.

Dayimin "Cevat Kelle" kamerasina poz vermeyi cok severdim. Yeryer bir koltukta bacak bacak ustune oturup poz verirdim, yeryer "Surahi Nine" taklidi yapardim, yeryer "Aboneyim abone" "Zimterelelli" sarkisini soylerdim.

Bana hep "Cadi Berrak" derlerdi. Tamam kabul ediyorum, ozellikle dayimin kamera kayitlarini izledikten sonra, cok kolay bir cocuk degilmisim. Ama anladigim ilgiyi cok seven ve kiskanc bir cocukmusum. En komigi "Sen beni sevmiyorsun. Sen abime canim oglum dedin, bana sadece Berrak dedin, sen beni sevmiyorsun" diye anneme olan isyanim sanirim. Tamam arada fevrilese de biliyorum. Ama ben cadiysam, digerleri ne. Ben cadi falan degilim bana ne :)

O zamandan bu zamana ne kadar cok sey degisti. Benimle evcilik oynayan arkadaslarim, evlenip cocuk sahibi oldular. Bebekliklerini bildiklerim ve hala kucuk sandiklarimin universiteye girdigini duyunca sasiriyorum. Halbuki ben bile anne oldum. Canim dedem gecenlerde rahmetli oldu. O dukkan ve evin bulundugu binanin yerine baska bir bina yapildi. Dukkan da yan sokaga tasindi. Arada gidip oturdugumda, musteriler beni tezgahtar sanip bisey sorduklarinda ilgilenmiyorum bile. Halbuki kucukken beni kaale alsalar diye beklerdim. Kuzenlerim kazik kadar oldu, neredeyse dukkanin basina gececekler. Cocuklugumu gecirdigim Bayramoglu'ndaki eve ise cok az gider olduk.

 Zaman ne cabuk geciyor. Dun cocuk olan ben simdi anneyim. Hala ne zaman buyuyup anne oldugumu anlayamiyorum cogu zaman. Kendimi hala cocuk hissediyorum. Hala ilgi bekliyorum ve hala kiskancim. Cocukca hareketler yapiyorum bazen. Bu Tugra'nin cok hosuna gidiyor. "A arkadas geldi" diyor kendi kendine herhalde. Dun "Aboneyim abone" sarkisini soyleyen ben, bugun Tugra'ya cocuk sarkilari soyluyorum.

Bugun cocuk olan Tugra yarin baba olucak, ben de babaanne. O zaman da o bu zamanlari dusunup, ah vah edecegim herhalde. Anin kiymetini bilmek, doya doya yasamak lazim hayati. Zira tutamiyoruz zamani...