Wednesday 31 August 2011

Kankam Tugra

Serdar 5 gunlugune sehir disindaydi. Turkiye'den gelen arkadaslarini gezdirdi. Ben de artik yaz boyunca suren seyahat maratonundan sonra evde kalmayi tercih ettim. Basta cok endiseliydim. 5 gun boyunca bunalir miyim diye. Hic de sandigim gibi olmadi.


Kankam Tugra ile cok guzel vakit gecirdik. Bildiginiz arkadaslik etti bana. Buyudukce onun varligi daha da bir anlam ifade ediyormus meger. Artik iletisime geciyoruz cunku. Her soyledigimi anliyor, bana ne istedigini anlatiyor, beraber program yapiyoruz sonra uyguluyoruz.

Sabahlari saat 8 ceyrek gibi uyaniyordu ve beni yanina cagiriyordu. Ben gece gec yattigim icin henuz ayilmamis oluyordum. Canim oglum yatakta bir oyana bir bu yana donuyor, oyuncaklari ile oynuyor bir yarim saat daha kestirmeme izin veriyordu. Sonra kahvalti fasli. Kahvaltidan sonra kendimize bir aktivite buluyorduk genelde. Ya parka gidiyorduk, ya oyun grubuna. Sonra eve geliyorduk, oglen yemegi saatine kadar ben ev islerini hallediyordum. Her ne kadar beni yanina cagirsa da, o da tek basina oyun oynuyordu. Bu cok kritik bir oneme sahip aslinda. Cunku boylece o uyurken ben de kendime vakit ayiriyordum. Uyandiginda ona verecek enerjim oluyordu, daha sabirli oluyordum.

Sonra uyaniyordu bizimki, bir yatak keyfi de o zaman. Ayilana kadar koynuma sokuluyor, o yana bu yana devriliyordu. Ayilinca da gures basliyordu. Oh doyasiya opuyor, kokluyor gidikliyordum onu. Ne kadar sansli oldugumu fark ediyordum, icim doluyordu. "Hadi asagi inelim, oyun oynayalim" diyordum. Biraz onunla vakit geciriyordum yemek saatine kadar. Bu surecte ev islerine onu da dahil ettim. Boyle hem benim ev isi yapiyor ve onunla vakit gecirmiyor olusum onu rahatsiz etmiyordu, hem de kendini onemli hissediyordu. Beraber camasirlari asiyorduk mesela. Coraplar ustalik alanina girer kendisinin :) Birgun mutfagi temizleme yardim etti. Nasil mi? Kovaya suyu doldurma isini ona verdim. Isin icinde su varsa akan sular durur. Bizimkinin cok hosuna gitti, benim de isim goruldu.

Sonra birgun Turk ogrencilerinin bulusma yemegine gittik oglumla. Pasaligini ve kankaligini orada da gosterdi. Yanima oturdu, salataligini biskuvisini yedi, arabalariyla oynadi, ablalari onu sevdi, onlara cilve yapti. Benim yemegimi bitirmeme izin verdi. Sonra da "e ben bunaldim artik" gibisinden huysuzlandi. Ben de hakli cocuk dedim, iki kafadar eve geldik.

Bu 5 gun bana cok sey ogretti. Evet o babasini ben de kocami ozledim. Ama artik arkadas olma yolunda oldugumuzu gordum ve inanilmaz hosuma gitti. Biraz da annelikte iyice ustalastigimi fark ettim, o da bir ayri hosuma gitti.

Ayrica bu bes gunde bizi yanliz birakmayan Ozlem Ablasi ve Alper Abisine de sanal alemden bir kere daha tesekkuru borc biliriz. Iyi ki varsiniz.

Tuesday 30 August 2011

Tugra'nin uyku duzeni

Tugra artik kendi kendine uyuyor diye yazmistim bir zaman. Kulliyen yalan. O eskidendi artik tamamen tepetaklak oldu uyku duzenimiz. Bunda oncelikle Tugra'nin 3-4 gun boyunca ateslenmesinin, yaz boyunca evdeki misafirlerimizin ve daha cok otellerde uzun sure ayni odada ve ayni yatakta yatmamizin payi buyuk.
Eskiden Tugra ogle uykularina kendi besiginde soylene soylene gecerdi. Geceleri de bu yonteme alismaya baslamisti ki, 3-4 gun suren bir dis atesi ile bogustumuz donemde gece kendi kendine uyuma seromonisi son buldu. Bu donemde ben ya bizim yatagimizda ya da odasindaki tek kisilik yatakta once kitabini okuyordum, sonra Tugra meshur "Hatirla Sevgili" ninnisi esliginde uyuyor, sonra da besigine geciyordu. Neyde dedim en azindan oglenleri kendi uyuyor.

Derken misafirlerimiz geldi, hosgeldi. Oglen uykusuna gecerken bizimki bir "cit" duysa baslar "anne" demeye. E evde o kadar insan varken cit cikarmadan durmak ne mumkun. Babam oksuruyor "dedee" diyor, annem ic geciriyor "ananeee" diyor. Gece uyguladigimiz yontemi gunduz de uygulamaya basladik. Asil bizi bozan otel odalari oldu. Tugra cift kisilik yatakta bizimle uyumaya basladi. Uyandiginda beni gormeye de alisti.

Evimize donup yerlesik hayata donunce bizim Tugra besiginde yatmak istemez oldu. Iyi dedik odasinda tek kisilik yatak var zaten. Buradan ayrilan Turk ailelerin biri de tesadufen korkuluk birakti bize, onu monte ettik ve Tugra tek kisilik yatakta uyumaya basladi.  Simdiki seromonimiz ise soyle: gece yataginda kitap okuyoruz, sonra yanyana yatiyoruz, ben tabii ki yine catlak sesimle "Hatirla Sevgili"yi soyluyorum. Sonra uyuyor. Sabah 6'da uyaniyor, "anne gelsene" diyor. Ben gidiyorum, tekrar uykuya geciyor. Ben zaten tek gozum kapali gidiyorum yanina, cogunlukla daha yanina yatar yatmaz iki buklum uykuya daliyorum.

Gecenlerde yine kisa sureli bir NYC ziyaretimizde, ailecek ayni yatakta yattik ve ben aci gercekle yuzlestim. Tugra deliksiz uyudu. Buyuk ihtimalle uyanip beni yaninda gorunce uykuya kendi kendine gecti.

Bu duruma da bir el atmam gerektigini dusunuyorum. Simdilik avuntum en azindan bizim yatagimiza sulanmiyor. Ama ben onu bunu bilmem, eger olur da cesaret eder ikinci cocugu yaparsam, ne yapip edip daha kucukken vericem uyku egitimini. Demedi demeyin. 


Goodnight Moon


Goodnight Moon kitabi Amerika'da 0-3 yas grubu cocuklar icin kult haline gelmis bir kitap. Daha once kitapcilardan birinde sayfalarina bakmis, resimlerini begenmemis, "aman cocuklar bunun nesini seviyor" demis almamistim. Daha sonra bizim marketteki kitap paylasim rafinda gordum ve aldim.

Gercekten kitap Tugra'nin favori kitaplarindan biri haline geldi. Ozetle kitabin konusu soyle: bir tavsancik var, yataginda uykuya hazirlaniyor ve uyumadan odasindaki butun esyalara iyi geceler diyor. 0-3 yas grubuna hitap ettigi icin kitabin sade bir dili var. Ayni zamanda da kafiyeli bir dili var.

Tugra'ya Ingilizce okudugum ilk kitaplardan biri bu. Sonuc gercekten cok sasirtici. Tugra kitaba bayildi. Hem esyalarin Ingilizce isimlerini de ogrenmeye basladi bu kitap sayesinde. Diger taraftan uygulamaya gecti. Eger aksam eve giriyorsak ve disarida ay varsa bizimkisi "Goodnight Moon" demeden bir de ustune aya el sallamadan girmiyor iceri. Diger uygulamayi da bugun baslatti. Artik yukari odasina cikarken merdivenin basinda butun oyuncaklarina el salliyor, onlarla vedalasiyor. "Baybay top, baybay ayaba, baybay kamyon, baybay tiyen, baybay koltuk" vs.

Basit bir kitabin Tugra uzerinde bu kadar etkili olmasi beni sasirtti acikcasi. Diger yandan kitaplarla Tugra'ya pek cok sey ogretebilecegimi de bir kez daha gormus oldum.

Monday 29 August 2011

Empatinin onemi

Amerika'da yasadigimiz sure boyunca Amerikalilarin nasil cocuk yetistirdiklerini gozlemliyorum. Sokakta insanlarin cocuklarina nasil davrandiklari, kitaplar ve cizgi filmler bu konuda cok fazla fikir veriyor. Su ana kadar fark ettigim onemli bir nokta var. Amerikalilar cocuklarina empatiyi ogretiyorlar.

Oncelikle cocuklarin empatiyi anlamalarini saglayan pek cok kitap var. Belki Turkiye'de de vardir ama burada ozel bir vurgu var empatiye. Kitaplarda uzgun cocuk, mutlu cocuk, sinirli cocuk resimleri var. Resimleri gosterip cocuklarin ne hissettiklerini anlatiyorsunuz ve neden boyle hissettikleri hakkinda cocugunuzla konusuyorsunuz.

Sonra empatiye dayanan bir cizgi film var. Adi Nihao Kailan. Cizgi film kahramani Nihao Cinli bir kiz. Arada Cince de konusuyor. Boylece Amerika'da yasayan Cinli cocuklar hem Ingilizceyi ogreniyor hem de kendi anadillerini.  Amerikali cocuklarin da Cince'yi ogrenerek Cinli arkadaslari ile kolay iletisim kurmasi amaclaniyor bence. Iste bu yuzden tanistiginiz cekik gozlu birine "nerelisin" diye sordugunda "Amerikaliyim" diye cevap veriyor. Bence cok basarili bir politika. Neyse ne diyordum, soz konusu cizgi filmin her bolumunde karakterin biri ya uzuluyor, ya da arkadasina kusuyor. Bizim cekik Kailan da neden uzuldugunu anlamaya calisip soruna bir cozum buluyor ve sonunda herkesin mutlu olmasini sagliyor.

Bence insan iliskilerinin kilit noktasi empati. Artik cocuklarimiz buyuyor, sadece ebeveynleri ile degil diger cocuklarla da iletisim kurmaya basliyor. Bu iliskinin saglikli olmasi icin empati sart. Aslinda sadece cocuklarin degil biz buyuklerin de empatinin uzerinden bir defa da gecmesinde fayda var. Sadece kendi duygularina odaklanmaktan, karsisindakinin ne hissettigini umursamamaktan kopmuyor mu butun kavgalar hayatimiz boyunca.

Tugra da empatiyi ogreniyor. En hassas noktasi benim uzulmem. Tugra bak oyle yapma sonra ben uzulurum" diyince hemen duruluyor, "uzulme annecim" diyor. Tabii o oyle diyince benim yuregimin yaglari da eriyor. Bazen topu sert atiyor, cok acimasa da "topu cok sert attin acidi Tugra" diyorum. "Ozur dilerim" diyor ve cici yapiyor. Sonucta ben onun annesiyim, o ne yaparsa yapsin onu affederim, onu karsiliksiz seviyorum cunku. Ama Tugra'ya empatiyi ogretmemek, o ne yaparsa yapsin arkadaslarinin da ona kizmayacagi sonucuna ulasmasini saglayabilir diye dusunuyorum. Biraz da onu krese hazirliyorum.
Demem o ki empatiyi ogrenelim ogretelim...

Tugra krese basliyor...

Ne zamandir Tugra'yi krese gondermeyi dusunuyordum. Cunku motor takilmis gibi bitmek tukenmeyen bir enerjisi var, surekli oyun oynamak istiyor ve beni de oyun arkadasi yapmak. Dolayisiyla ben ona yetemiyorum. Sokakta kendi yasitini gorunce deli oluyor, arkadas diye cildiriyor vs. Cok degil iki yarim gun kres ona iyi gelir diye dusundum. Hem arkadas edinir, hem Ingilizce ogrenir, hem enerjisi bosalir.


Ilk adimi gecen haftalarda attim ve evimize yuruyerek 10 dk mesafede bulunan Cornell Universitesi Kresi'ni ziyaret ettim. Siniflari gezdirdiler, ogretmenlerle tanistirdilar, gunluk rutini anlattilar. Eminim Turkiye'de boyle bir kresi biraz zor bulurum. Bulsam da dunyanin parasini isterler. Gerci iki yarim gunun parasi da baya bir dunya ama napalim.

Tabii ki kocaman bir soru isareti var kafamda. Tugra benden ayrilabilecek mi, aglayacak mi, aglarsa ben nasil dayanicam? Krestekiler bes gunluk gecis surecinin cok faydali oldugunu, bu surecte once annenin de krese geldigini, her gecen gun annenin siniftan cikma suresinin arttigini, ama yine de ilk baslarda butun cocuklarin direnis gosterdigini, hazirlikli olmami, hemen pes etmemi soylediler simdiden.  Benim pes etme ihtimalim de cok yuksek, cunku Tugra'yi keyfe keder gonderiyorum krese. Calismak zorunda olsam da gondersem, mecbur alisacak baska care yok. Ama tam tersi ben Tugra mutlu olsun, eglensin diye gonderiyorum. Iste bu yuzden pes etme ihtimalim yuksek.

Tugra'yi da simdiden alistirmaya basladim. Cocuklarin krese gittigini, kreste oyunlar oynandigini, resimler yapildigini, sarkilar soylendigini, annelerinin aksam olunca onlari almaya geldigini kitaplarla anlattim ona. Bugun kayit yaptirmaya gittik krese. Gitmeden Tugra "Nereye didiyos?" dedi. Ben de "Senin okuluna gidiyoruz" dedim. Sonra basladi anlatmaya "Orda oncak var, top var, ortmen var, ben oyniycam, sen evinde kal anne". Sonra bir heves gittik okuluna, yaptirdik kaydini.

Velhasil 10 gun sonra Tugra okula baslayacak. Cok heyecanliyiz.

Thursday 25 August 2011

Tugra'nin gobegi nerede?

Tugra'nin dogumgunu coskuyla kutlandi. Tugra'nin cok sevdigi ablalarini abilerini cagirdik dogum gunu partisine. Salonumuz suslendi, balonlar sisirildi ve parti basladi. Artik nasil islediysem cocugu, kitaplarla masallarla hikayelerle "Bak dogum gunu pastasi gelince mumu ufleyecegiz" diye, Tugra pastayi gorur gormez iki metre oteden basladi uflemeye. Benim de katkilarimla basariyla sondurduk mumuzu. Sonra ilk ben sarildim ogluma. Nasil da buyumus, anladi ozel bir durum oldugunu. Sokuldu koynuma. Sonra hediyelerini acti, herkese tesekkur etti ve tek tek optu.


Sonra birinin aklina "Tugra'nin gobegini nereye gomdunuz?" sorusu geldi. Evet acikliyorum, Tugra'nin gobegi iki defa Harvard'a gitmemize ragmen hala kilerimizdeki dolabin cekmecesinin en arka dip koselerinde bir yerde. Serdar "Madem Harvard'a gomemedik bari Cornell'e gomelim. Hem bize de kapi olur, Tugra'yi gormek bahanesi ile Ithaca'ya gelir dururuz" dedi ama burada yasayan bir arkadasimiz (Tugra'nin Basak Ablasi), "Hayiiiiiiir, deli misiniz, hayatini mi karartacaksiniz cocugun" diyerek kesinlikle karsi cikti. Zira Ithaca ogrencilik gecirmekten ziyade emeklilik gecirmek veya inzivaya cekilmek icin daha ideal bir yer. Biz seviyoruz o ayri. Ne malum Tugra'nin sevecegi. Acaba San Francisco'ya gitsek de Stanford'a mi gomsek?

Derken konu Tugra'nin egitimine geldi.  Amerikan egitimini yakinen gorup cok begendiginden sanirim Serdar'a kalsa Tugra'yi kesinlikle Amerika'da okutmak istiyor. Bense cok istemiyorum. Sonra bir kiz bulur, is bulur, yerlesmeye kalkar falan :) Isin sakasi bu tabii ki. Simdiden kestirmek plan yapmak cok zor, bakalim Tugra nasil dusunecek.

Acikcasi ben yurtdisina yerlesme fikrine cok sicak yaklasmiyorum. Gurbette olmak insana ulkesi ile ilgili daha objektif bir bakis acisi kazandiriyor aslinda. Oncelikle eger gelismis bir ulkede gurbette iseniz ulkeniz size oldugundan da kotu gozukuyor, cunku medeniyeti goruyorsunuz.  "Tu kaka" denilen gavur (!)larin etik degerlerinin Musluman bir ulke olmamiza ragmen bizden kat be kat iyi oldugunu goruyorsunuz. Burada insana "insan" muamelesi yapildigini goruyorsunuz, daha saymakla bitmez. Zaten gurbet eldeyim cok ozlemisim burada ulkemi daha fazla elestirmek istemiyorum. Herkes herseyin farkinda zaten.

Diger taraftan, aslinda donmezseniz cok daha iyi bir yasam sureceginizi bildiginiz gurbet elden surekli elestirdiginiz ulkenize donmek icin can atiyorsunuz. Bir Turk gorunce sarilip opesiniz geliyor. Yurdunuzun kohne yerindeki bulanik cayi bile ozluyorsunuz.  Hele yemeklerini...Iste bu yuzden ben hep sunu savunuyorum, yurtdisinda yasayip medeniyet gormek guzel. Ama sadece kisa bir sureligine. Donecegini bilerek. Dunya'nin en guzel yerine de gitsem ille de vatanim.

Tugra'nin gobegine gelince, bakalim neredeki sincaplara nasip olacak :) Biz geregini yapalim da, Tugra buyuyunce karar verir kendi gelecegine, nerede yasayacagina. "Bak bak buyumus de fikir sahibi de olmus" diyecegim gunler cok da ucak degil aslinda, zaman cabuk geciyor.

Wednesday 17 August 2011

Iyiki dogdun Tugra

2 sene once dogum sancilarim geldiginde cok mutlu olmustum, artik sana kavusuyorum diye. Sen dogup da seni bana gosterdiklerinde bir pamuk yumagi gibiydin ayni, cipil cipil bana bakiyordun. 'Canim kuzum benim, ne tatli seysin sen' diye sevmistim seni. O ani hic unutmuyorum, hicbir zaman da unutmayacagim.


Sonra buyumeye basladin, ilk gulusun, ilk 'agu gugu' diyisin', ilk elimi tutusun, ilk oyuncagini tutusun, ilk kelimelerin, ilk emeklemen, ilk adimin...Sanki uzuuun zaman onceydi gibi geliyor bazen bana. Sen daha iki yasindasin ama sanki cok uzun zamandan beri hayatimdaydin. Babanla tanistigimda da boyle gelmisti, neden bilmem.

Cok sevdim seni Tugrisim, cok da seviyorum. Bir anne cocugunu ne kadar cok severse, sanki ben ondan da daha cok seviyorum seni. Artik kendi mutlulugum degil senin mutlulugun onemli benim icin. Arada kendimi de mutlu ediyorum merak etme. Ama senin gulusunu gormek, sevincten heyecanlanisi gormek benim icin dunyaya bedel biliyor musun? Daha bilmiyorsun buyuk ihtimalle. Annem hep 'anne olunca anlayacaksin beni' derdi. Ne kadar hakliymis. Meger ne kadar cok sevmis, ne kadar cok emek vermis bana.

 Artik kosuyorsun, konusuyorsun, isteklerin var, benimle sohbet etmeyi cok seviyorsun. Oglen uykularini sevmiyorsun. "Anne uyumayalim, konusalim beyabey"  diyorsun bana. Oglen uykusundan uyandiktan sonra bana sarilip mayismayi cok seviyorsun. Bazen "Cok seviyoyum seni" diyorsun ve beni aglatiyorsun. Surekli oyun oynamak istiyorsun. En sevdigin seyler topla oynamak, trenle oynamak, boyama yapmak, buldugun su birikintilerine tas atmak, "bir iki uc" diye sayip kucucuk salonumuzda bir oraya bir buraya kosturmak, o da yetmezmis gibi beni ve babani da pesinden kosturmak, her daim adda gitmek, mumkunse hic eve girmemek, Peppa Pig seyretmek, banyoda oyuncaklarini yikamak, kendine nemlendirici krem surmek, kitap okumak...

Simdi artik minik bebegim degilsin, iki yasinda bir cocuk oldun. Ama bil ki, 20 yasina da gelsen 40 yasina da sen benim gozumde hep minik bebegim olarak kalacaksin. Seni cok seviyorum canim oglum. Iyi ki dogdun. Hep saglikli ve mutlu ol.

Monday 15 August 2011

Adaptasyon sureci tamamlandi

Anneler bizi ziyaret ettikten sonra bir donesim gelmisti Turkiye'ye. Bir depresif hal almisti beni. Sanki Amerika'ya yeni gelmisiz de kimsemiz yokmus gibi gelmeye baslamisti. Cok sukur bu sureci de atlattim.


Bunda Tugrisim ile yaptigim sabah keyiflerinin etkisi olmadi degil. Tugra son donemde cok gec yatmaya basladi. 11 hatta 12'yi buluyor bazen uykuya dalmasi. Otellerde kala kala zaten uyku duzenimiz de bozuldu. Yaninda yatip 'Hatirla Sevgili'yi dinlemeden uykuya dalmiyor. Artik kendi yataginda da yatmiyor, tek kisilik yatakta yatiyor pasa.

 Neyse ne diyordum. Gec yatinca sabah da 9'u buluyor kalkmasi. Sonra 'Anneee! Gelseneee!' nidasi ile beni uyandiriyor. Yanina gidiyorum bir posta da beraber mayisiyoruz. Bugun dustu jetonum. Bir pazartesi sabahi oglusum ile yatak keyfi yapabiliyorsam bir yere yetisme derdi olmadan, otur oturdugun yerde be kadin. Ne donmesi, su anin tadini cikar. Mumla arayacaksin bu gunleri. Sabah kostur kostur kalk, giyin, Tugra'yi hazirla, krese gotur. Hem bakalim benden ayrilma sureci nasil olacak.

 Onu gectim bakalim ben ondan ayrilirken nasil olucam. Yapisik ikiz gibi geziyoruz butun gun. Bazen bunaliyorum, Tugra'yi babasina birakip disari cikmak istiyorum, oldu da isim mi uzadi, kara yaslar bagliyorum oglumu ozledim diye. Serdar hep diyor zaten 'Tugra seni degil, sen Tugra'yi birakamiyorsun diye'.

Bakalim daha bunlari dusunmeye var, en iyisimi ben su bir yilin daha tadini cikarayim.

Tatli Patates

Amerika'ya gelince tanistik tatli patates ile. Meger inanilmaz faydali, besleyici bir gida imis. Demir, kalsiyum, fosfor deposu. Ustelik de lifli oldugu icin sindirime de yardimci. Tadi da kestaneyi andiriyor. Pek cok cesidi var tatli patatesin, ama biz ici turuncu olan, "yam" dediklerinden aliyoruz. Tipi de bal kabagina benziyor ayni.


Peki Tugris en cok nasil seviyor tatli patatesi ? Guzelce hasliyorum, sonra buzdolabinda sogutuyorum, ilik olunca bile sevmiyor. Yarim tatli patatese, yarim muz, yarim elma biraz da sulandirsin diye portakal suyu koyuyorum, bir de guzel blendardan geciyorum. Ohh bizimki silip supuruyor. 

Amerikalilar, tuzlu yemegin yanina garnitur olarak da servis ediyorlar hatta yemegini de yapiyorlar galiba ama bence bizim damak tadimiza pek uymuyor. Sadece kabak tatlisina benzer bir tatlisini yapiyorlar, o yadirganmadan yenebilir.

Kis tatilinde Turkiye'ye gittigimizde Tugra'nin onemli bir ogunu olan tatli patatesi nasil bulacagiz diye kara kara dusunmus, internetten yaptigim arastirmalar sonucunda Izmir Caddesi'nde Antakya urunleri satan bir yerde oldugunu ogrenmistim. Oradaki tatli patateslerin disi mor ici beyazdi, ama sanki daha tatliydi. Her neyse Tugrisim onlari da severek yedi. Bence Turkiye'de de yayginlasmali bu faydali besin...

Sunday 14 August 2011

Cocugum agliyor! Eyvaaah!

Aglamak bebeklerin kendini ifade tarzi olarak bilinir. Konusamadiklari icin istediklerini ifade edemezler. O yuzden acikinca, uykusuz kalinca, gaz sancisi girince aglarlar. Anneler de hemen geregini yapar bebeklerini sustururlar.


Artik cocuk buyuyup, dillenip de kendi kendini ifade etmeye baslayinca aglamak baska bir anlam kazaniyor. Yapmamasi gereken bir seyi yapip da anne baba (cogunlukla anne, babalar nedense kizamiyorlar) kizinca, parka gitmek isteyip de gidemeyince, istedigi oyuncak alinmayinca vs. vs. cocuklarimiz aglamaktan geri durmuyorlar.  

Benim kendimce aglama konusu ile ilgili bir gozlemim var. Bu bizim evde de gecerli aslinda. Tugra birseye kiyameti koparinca ben onu aglatmis oluyorum. Ben mi onu aglatmamaliyim, yani istedigi herseyi yapmaliyim, yoksa o mu aglamamayi ogrenmeli. Bizim asiri korumaci tavrimizdan, kiyamamamizdan midir acaba hep plajlarimizda yabancilarin cocuklari sakin sessiz oynarken, bizim cocuklarimiz ciyak ciyak aglar. Aglayinca her istediginin yapildigini goren cocuk aglamasin da ne yapsin?

Bence biz cocuklarimiza sabretmeyi de ogretemiyoruz. Birseyi istiyor mu, ya da bir yerde huysuzlandi yurumek mi istiyor, "aman cocuk huysuzlandi, aglamasin, hadi gidelim". Sabretmemek genlerimizde var, biz once cocuklarimiza karsi sabirli olmaliyiz ki, o da bize karsi olsun.

Ozellikle Amerika'da yasayinca ve bazi gozlemler yapinca karar verdim bir yerlerde hata yaptigimiza. Tabii ki onlarin da bana ters gelen yanlari var, ama iyiyi de gorup ornek almak lazim. Mesela bir gun Tugra'yi Barnes and Noble'da (hani su meshur kitapci, bir de oyuncak kosesi var) trenlerle oynatmaya goturdum. Bir cocuk ve ailesi de geldi. Cocuk once Tugra'nin elindeki oyuncagi aldi, babasi duruma hemen mudahale etti, once "geri ver" dedi. Cocuk vermedi, cocugu kaptigi gibi kenara cekti, sessizce azarladi, bir sure sonra geri getirdi. Cocuk bu sefer edebiyle oynamaya basladi. Sonra babasi "hadi gidiyoruz" dedi. Cocuk "Bir dakika baba su trenleri gara gotureyim" dedi. Trenleri tek tek gar dedigi yere soktu, bu sirada biraz zaman da gecti, ama babasi bekledi. Sonra cocuk "tamam hadi gidelim" dedi ve gittiler.

Biz de olsa, cocugumuz baskasinin oynadigi treni mi aldi, yalandan bir 'ver oglum' denir, karsidaki 'onemli degil' falan der, bizimki de oynamaya devam eder. Gitme zamani mi geldi, oradan cikarmak icin baska birsey rusvet olarak teklif edilir vs.

Her ailede boyle degildir eminim, ama boyle olan aileler de cok. Ben bunu bizim ailede kirmaya calisiyorum, bakalim sonuc nasil olucak.



Friday 5 August 2011

Universal Studios (LA) ve Tugra


Las Vegas'a kadar gidilir de, Los Angeles ziyaret edilmez mi dedik ve Vegas ziyaretimizi LA'de noktaladik. Kisa bir ozet gecicek olursam, acikcasi Santa Monica Beach, Huntington Beach iyi guzel de benim canim ulkemin denizi, dogasi ile boy olcusemez gibime geldi. Onun disinda Beverly Hills'deki evlere ailecek bayildik, ikramiye cikarsa oradan ev almaya karar verdik.

Diger taraftan 2 gunluk LA ziyaretimizin bir gununu Universal Studios'a ayirmistik. Cocukla gitmek icin cok ideal bir yer, cunku her yerde cizgi film karakterleri, cocuklar icin ozel oyun alanlari vs var. Gerci Tugra cok sevmesine ragmen cizgi film karakterlerini sokagin ortasinda kocaman halleriyle gorunce pek hoslanmiyor ve hatta kucagimizdan inmiyor.

Gelelim mekanin en can alici yerine, Studio turuna. Yani filmlerin, dizilerin cekilmekte oldugu mekanin gezisine. Iste cocukla gidilmemesi gereken yer orasiymis, kimse de bizi uyarmadi, ya da uyari vardi biz gormedik. Soyle ki, zaten 1 bucuk saate yakin sira bekledik, sonra kenarlari acik bir otobuse bindik, esprili bir abla bize mikrafonla rehberlik etti, studiolari gezdik, buraya kadar hersey guzel. Sonra 3D gozluklerinizi takin dediler, bir tunele girdik. Tugra'nin odunun dustugu nokta burasi. Zira King Kong ile Dinazor dovusmeye basladi. Ama ne dovusmek. King Kong bizim otobusun uzerinden atliyor, otobus sarsiliyor falan. Benim koca adam olarak odum dustu, garibim Tugra ne yapsin. O kadar etkisinden kurtulamadi ki, sonrasinda anlatip durdu, "Biz tunele dirdik, dinonos deldi, koktum ben".  Bunun gibi baska bir suru atraksiyon da vardi. "Fast and Furious" filminde arabalar nasil patliyor, onu bile gosterdiler sagolsunlar, alevlerin sicagi yuzumuze vurdu.

Demem o ki, LA'de kesinlikle gidilmesi gereken bir yer varsa o da Universal Studios. Ama studyolari cocuksuz gezmeniz siddetle tavsiye edilir. 

Hatirla sevgili mucizesi (!)

Tarih 14 Subat 2010, Tugra 6 aylik. Biz 14 Subat vesilesi ile kari koca bir kacamak yapalim dedik. Tugra'nin babaannesi geldi, Tugris'e bakmaya. Kacamak dedigim de Park Caddesi'ndeki Kitir'da kokorec yemek. Biz yokken babaannesi de Tugra ile sevgiler gununu basbasa kutladi. Babaannesi o zaman Tugra'ya "Hatirla Sevgili"yi soylemis, beraber dans etmisler. Tugris de mest olmus.

Derken ben Hatirla Sevgili sarkisini Tugra'nin ninnisi haline getirdim. Aradan uzun zaman gecti. Birgun Tugra parkta dustu. Bir turlu de sakinlesmedi. Ben de ne yapsam da sakinlestirsem diye dusunurken Hatirla Sevgili'yi soylemeye basladim. Bir anda susuverdi. Simdilerde huysuzsa, cani aciyorsa, "Anne sole" diyor, ben basliyorum soylemeye. Tugra sakinlesiyor.

Ama iyi mi ettim bilemiyorum. En son ateslendiginde cok huysuzdu. Uyanikken hatirla sevgili, uyuturken hatirla sevgili, gunde kac defa basa sarip soyledim hatirlamiyorum.

Diger taraftan yaz tatilinin uyku duzenimizi bozmus olmasi da hatirla sevgiliden pacayi siyiramamamiza neden oldu. Cunku Tugra otellerde koca yatakta tek basina uykuya gecemiyordu. E haliyle ben yaninda hatirla sevgiliyi soyleyerek uyutuyordum. Anlayacaginizi benim sitkim siyrildi, ama Tugra'nin hala favorisi. Bilemedim ne yaacagiz.

Monday 1 August 2011

Evdeki senlik bitti, bir mahsunuz simdi

2 aylik maratonumuz sona erdi. Tugra'nin once anneannesi, dedesi, dayisi, Oya Yengesi, kuzeni Ece geldi ziyarete. Onlar gitti babaannesi, amcasi ve halasi geldi. Gezdik tozduk, en onemlisi birbirimize doyduk. Sonra gittiler, bir mahsunluk coktu evimize, 60 metrekarelik evimizde cok alismistik cumbuse halbuki.


Onlar gelmeden once daha bir sene daha burada olacak olmamiz benim hosuma gidiyordu. Duzenimizi oturtmustuk. Bir sene daha bir yerlere yetisme kaygisi olmadan, temiz hava ve yesillikler icinde yasayacagiz diye dusunuyordum. Turkiye'yi ve annemleri ozluyordum ama daha donesim yoktu sanki. Gozden irak gonulden irak diye buna diyorlar. Onlar geldi benim de Turkiye'ye donesim geldi. Cok fena sila hasretim depresmis durumda. Bir de giden degil de kalan olmak daha zormus. Annemleri simdi daha iyi anladim, bizi yolculadiktan sonra boyle garip kaliyorlarmis meger.

Bir de su faktor var tabii. Ithaca su anda terk edilmis sehir gibi. Sanki bir tek biz variz burada. Bir suru aile ulkesine donuyor, yeni gelecek olanlar da henuz gelmedi. Diger taraftan zaten Ithaca'nin nufusunun yarisini olusturan Cornell ogrencileri tatilde. Hicbir atraksiyon yok yani. Inzivaya cekilmis gibiyiz. Ben 4 gozle okulun acilmasini bekliyorum tekrar adapte olabilmek icin. Yoksa su an cok gozumde buyuyor bir sene daha burada olmak. Bakalim ne zaman eski halimize donecegiz.

Annelik bu iste..

Bu aksam Tugra'ya yeni aldigim kitabi okudum. Kitabin konusu bir annenin cocugunu her zaman, her daim, kayitsiz sartsiz sevmesi hakkinda idi. Kitaptaki cocuk her gecen gun buyuyor, buyudukce yaramazlasiyor, etrafi dagitiyor, kirletiyor falan. Ama annesi "Beni ne kadar uzersen uz, kizdirirsan kizdir, seni cok seviyorum, sonsuza kadar da sevicem diyor". Kitabin sonlarina dogru anne yaslaniyor, artik o annesini gormeye gidiyor, hasta yataginda ona onu ne kadar cok sevdigini soyluyor.


Kitap Tugra'nin cok hosuna gitti. Annesinin cocuga "seni cok seviyorum" dedigi yerlerde bana sokuldu. Sonra ben bir duygulandim. Zaman cabucak gecicek, benim oglum da kocaman olucak, en iyisi ben simdi onu doya doya seveyim dedim. Bir guzel sevdim optum onu, sonra da koklaya koklaya uyuttum.

Anne olmak boyle birsey iste. Gun icinde belki bunaliriz, alip basimizi gitmek isteriz, oyuncaklari 30. kez toplariz, kendimizi birakir cocugumuz icin yasariz, oyle yasamaktan da bunaliriz zaman zaman, ama ne olursa olsun yavrumuzu cok cok severiz. Sevgimizi anlatmaya sozcukler yetmez, icimiz dolar dolar tasar. Cok guzel birsey annelik...