Friday 30 September 2011

Dalga dalga iki yas sendromu

Bu iki yas sendromu nasil birsey henuz anlayamadim. Bir sure gizliyor kendini. Tugra uysal, uyumlu, sorunsuz bir cocuk oluyor. Cok sorunlu oldugundan degil genelde zor bir cocuk degil hakkini yemeyeyim. Sonra bir bakiyorsun birsey oluyor, bizimki isyankar kesiliyor. Sakinligi ve mutlulugu pamuk ipligine bagli oluyor. Kontrolu ele aliyor, o istemeden adim atamiyorum, oyuncagini yerden alip baska yere koysam, "hey sana ne oluyor" der gibi alip geri yere atiyor. O zamanlarda her hareketime dikkat etmek zorunda oluyorum. "Allah simdi kiyameti sokucek" diye odum kopuyor. Isin asli kucuk bir cocuk evde diktator kesiliyor.


Bugun ciddi bir kriz yasadik, hem de disarda evde de degil. Tugra'yla  kutuphaneye gittik. Guzelce kutuphane kartimizi cikardik. Sonra kitap secmek icin salona girdik. Ben kitap secerken o da oradaki yasitlari ile oyun oynadi. Buraya kadar hersey guzel. Sonra cikarken kutuphane kartini istedi. Verdim, yok para istiyorum dedi. Park metreye paralari o atmisti, oradan aklina geldi sanirim. "Para oyuncak degil, al kartini dedim", almadi. Bu sefer "Hadi gidelim" dedim. "Kartimi ver" diye ciglik atti resmen. Ben de kaptigim gibi kutuphaneden cikardim. Disarda biraz sakinlesmesini bekledim. Yanimizdan gecen bir kadin "iki yas sendromu degil mi" diyerek bana acir gozlerle bakti.

Biraz konusarak sakinlestirmeye calistim, kutuphane kartini eline verdim. Bu sefer "kucagina al" diye aglamaya basladi. Elimde 8-10 tane kalin kapakli ve buyukcene cocuk kitabi, kucagimda tasimam mumkun degil. "Alamam bak ellerim dolu" dediysem de dinletemedim. Maamafih bizimki sakinlesmedi, ben de tuttum elinden aglaya aglaya arabaya bindirmeyi basardim. Arabada da isyan devam etti. Elindeki karti yere atti, bu sefer "kartim yere dustu" diye aglamaya basladi. Kenara cektim, karti verdim, sarildim sakinlestirdim ve yolumuza devam ettik. Derken eve gelip arabadan inince yine "kucagina al" diye aglamaya basladi. Elimdeki kitaplari yere biraktim kucagima aldim. Bu sefer "kitaplarimi isterim" diye yikti ortaligi. Eve gelince de beni uzdugunu anladigi icin bir sure kucagimdan inmedi.

Ciddi bir kriz atlattik anlayacaginiz. Bununla bas etmeyi ogrenmem lazim. Yeni taktikler gelistirmem lazim biliyorum. Biraz daha sabirli olmam lazim. Karsimdakinin mantiktan cok uzak iki yasinda bir cocuk oldugunu unutmamam lazim. Lazim da lazim iste..

Thursday 29 September 2011

Tembel (!) ve mutlu anne

Amerika'da Turkiye'deki hayat standardimizin cok altinda yasiyoruz. Bulasik makinamiz yok. Camasirlarin agzini burnunu kaydiran, renklerini degistiren Turkiye'de olsak yuzune bile  bakmayacagim kucuk bir camasir makinamiz var. Eve temizlige gelen yok.  Ustune bir de ilgi bekleyen, onunla surekli oyun oynamami bekleyen bir Tugra var. Arada gelip yuku hem duygusal olarak hem fiziksel olarak hafifleten, hayatimizin olmazsa olmazlari annelerse okyanusun diger ucunda. Demem o ki ustume yapismis bir suru onemli rol var: ev hanimligi, annelik ve hatun kisi rolu.


Bu uc onemli rolu layikiyla yerine getirmeye calisiyorum butun gun. Oyle ki zaman yetmiyor. Hic tevazuu gostermeyecegim annelik rolunu layikiyla yerine getiriyorum. Hayatimi neredeyse tamamen Tugra'nin mutlulugu uzerine organize ediyorum. Ama hepsi layikiyla olamiyor iste. Birini yapinca digerinin ucu kaciveriyor, yetisemiyorum. Tugra ile ilgileneyim diyorum, bulasiklar birikiyor. Ev isini yapayim diyorum. Tugra icerden "anne gelsene oyun oynayalim" diyor. Serdar "E bir gelseydin de iki cift laf etseydik" diyor.

Butun bu rollerin yaninda bir de ben varim. Kendime de zaman ayirmaya calisiyorum. Haftada iki saat Ispanyolca kursuna gidiyorum. Yine haftada iki saat Cornell'in koro calismalarina katiliyorum. Ama o da yetmiyor. Yetmiyor iste. Layikiyla kendim bile olamiyorum.

Amerika'da gecirdigimiz bir sene sonunda bayagi bir yol katettim ve kucagimda dort karpuzu tasimayi ogrendim diyebilirim. Eskiden Tugra kendine kendine pek oyun oynamadigi ve orayi burayi kurcaladigi icin basindan cok ayrilamiyordum. Uyuyana kadar onunla ilgileniyordum. Uyuduktan sonra da yemek yapiyor, evi toparliyordum. Butun isleri bitirip, oturmamla Tugra bey uyaniyordu.

Simdiyse Tugra'nin buyumesi isimi kolaylastirmaya basladi. Artik sabahtan Tugra ile oyun oynuyor, onu egliyorum. Sonra bakiyorum kendi kendine oynamaya basliyor, ben mutfaga girisiyorum. O uyanikken yemekleri yapiyorum. Uyudugunda da resmen tembellik yapiyorum. Aslinda kendime vakit ayiriyorum, kitap okuyorum, uyuyorum, canim ne isterse onu yapiyorum. Bulasik mi birikmis, bana ne, yerler mi pis kimin umrunda. Benden onemli mi? O tembellik bana cok iyi geliyor. Tugra uyandiginda canindan bezmis bir halde olmuyorum. Oglumu mutlulukla aliyorum yatagindan. Benim mutlulugum ona da geciyor, ikimizin mutlulugu evimizin babasina da geciyor. Mutlu bir aile oluveriyoruz :)

Artik tembel (!) ama mutlu bir anneyim. Herkese tavsiye ederim.

Mujde Tugra okula alisiyor..

Tugra'nin okul macerasi son hiziyla devam ediyor. Tam 3 kere bensiz okulda kaldi. Ilk gun hem onun icin hem benim icin zor gecti. Onu aglayarak biraktim, sonra okulun girisinndeki koltuga oturdum. Orada kalmayi planliyordum, eve gidesim yoktu hic. Sonra okulun muduru geldi yanima. "Iyi misin?' dedi. Demesiyle ben ohoyle aglamaya basladim. Icerde Tugra agliyor, disarda ben. "Burada durma, eve git, gerekirse biz seni arariz" dedi ve resmen kiskisladi beni :)


Kiskisladi ama benim ayaklarim eve gidemedi bir turlu, biraz okulun disinda yurudum, sonra Tugra'nin sinifinin penceresini gozetledim. Agladigini duydum. "Yok yapamayacagim" ben dedim kendi kendime. Sonra kendimi sakinlestirdim. Bir sans vermeye karar verdim Tugra'ya ve evin yolunu tuttum. Ruh gibiydim resmen, icim paramparca. Zaman gecse de gitsem oglumu alsam diye bekledim. Serdar evdeydi, erken ciktik evden biraz yuruyus yaptik, sonra erken de olsa gittik okula. Biraz disarda gozetledik sinifi. Aglama sesi gelmiyordu, sevindik. Gidip icerden gozetleyelim dedik. Bi de gittik ki bizimki elinde Mickey Mouse'u, su sisesi ve montu kapida soyleniyor, "Anne gelsene" diyor. Montunu da gitmis dolabindan almis. Daha fazla dayanamadik ve girdik iceri. Ogretmenin dedigine gore butun gunu soylenerek gecirmis. Arada oyuna katilmis ama cok kisa sure. "Alisicak merak etmeyin" dedi ogretmen de biraz icimiz rahatladi. Eve geldik, Tugra resmen yapisti bana, ustume yatti kalkmadi bir sure.

Araya haftasonu girdi. Okul konusunu cok acmadik. Ama arayi da cok sogutmamak icin okulda cektigimiz videolari seyrettik. Derken okul gunu geldi catti. Bizimki okula gidecegini duyunca, "gitmiycem" diye aglamaya basladi. Zarzor ikna ettim. Sinifa girince de "anne gitme" diye aglamaya basladi. Ama ben cok pozitif bir sekilde, onu cok sevdigimi ve geri gelecegimi defalarca soylerek biraktim oglumu. Bu sefer 1 saat kadar soylenmis, mizirdanmis. Almaya gittigimde aglama sesi yoktu. Bir de girdim ki bizimki ogretmeni ile resim ciziyor. Bu sefer beni gorunce aglamakli oldu. Sonra tekrar oyuna daldi. Ama eve geldiginde cok mutluydu. "Sanki ben basardim, annemsiz oyun oynadim, annem gitti ama sonra geldi, gordun mu bak geldi" edasi vardi. Bir de sevgilisinden ayrilmis da tekrar kavusmus gibiydi. Beni bir sevdi, bir optu kokladi uyuturken.

Bugun ucuncu kez biraktim. Yine zor ayrildik. Eve geldigimde biraz umitsizlige kapildim yine. Ama almaya gittigimde daha da guzel bir manzara ile karsilastim. Tugra arkadaslari ve ogretmenleri ile nese icinde oyun oynuyordu. Derken babasinin ve benim kapidan onu gozetledigimizi gordu ve hemen kapiya kostu. Aglamakli da olmadi. Ogretmenin dedigine gore bu sefer sadece 10 dakika aglamis. Ara ogun saatinde sofraya oturmak istememis. Sonra yedikleri mi hosuna gitti bilmiyorum, ogretmene gidip Ingilizce "Can I have some?" demis. Aynen boyle demis. Soklardayiz, o kadar cabuk ogreniyor ki. Sonra da gayet guzel bir gun gecirmis. Yine ayni mutlulukla eve donduk.

Ama en mutlu bendim. Resmen havalara uctum. Kucuk oglum okuluna alisiyor, annesiz tek basina ayakta kalmaya alisiyor. Bir anne olarak icimi kemirmekte olan "cocugum icin yanlis mi yapiyorum acaba" kaygisi da yavas yavas azalmaya basladi. Cunku okula her gidisinde yeni birsey ogrendigini goruyorum. Hem davranissal olarak hem Ingilizce olarak. Mesela okulda ara ogun saatinden sonra cocuklara kendi tabaklarini kaldirmayi ogretiyorlar. Bizimki gecen gun yemegini yedi, sonra "dur ben goturucem" dedi ve aldi tabagini mutfaga goturdu. Ehil ellerde ve dogru egitimle bir cocuga neler ogretilebilir bunu bir kez daha gordum.

Demem o ki haberler simdilik iyi, Tugra da ben de okula alisiyoruz. Artik "anne hadi okula gidelim" diyecegi ve onu almaya gittigimde "anne eve gitmeyelim" diyecegi gunleri bekliyorum. Onun icin biraz daha zamana ihtiyacimiz var farkindayim.

Wednesday 21 September 2011

Ben krese hazir miyim?


Bu hafta iki gun daha gittik krese. Tugra'yi birakma denemelerinde bulundum, ama kesinlikle kabul etmedi. Ben de birakmadim. Bir kosede oturdum, kesinlikle mudahale de etmedim. Ben orada oldugum sure boyunca gayet iyi oynadi. Ama arada arkasini donup bakti ben orada miyim diye. Beni goremeyince huzunlendi, annem nerede diye. Ona haber vermeden gizlice gitmeyecegimi soyledim. Ogretmeni ile konustum. Gizlice gitmedigim surece psikolojisinin olumsuz etkilenmeyecegini soyledi. Her seferinde belirli bir rutin ile onu birakirsam zamanla alisabilecegini de soyledi. Yarin Mickey Mouse'umuzu da alip gidecegiz ve ben oglumla vedalasacagim. Bu sefer yapacagim.

Diger taraftan, can cekismekteyim. Kafamdaki milyonlarca soru isaretine cevap bulabilmek icin can cekismekteyim. Tugra krese hazir mi? Acaba cok mu erken davrandik? Acaba 3 yasini mi bekleseydik? Acaba psikolojisini olumsuz etkiler miyim? Acaba Tugra'yi ziril ziril aglayarak da olsa birakarak krese alistirmali miyim? Gorece maddi bir fedakarlik yapiyoruz, buna degecek mi? Ve daha nicesi..


Forumlara bakiyorum, bloglari okuyorum, cocugunu krese gonderen aileler ile konusuyorum. Yine de sorularima cevap bulabilmis degilim. Anladigim tek sey bunu zamanin gosterecegi. Bu surecte Tugra'nin hirpalanmasindan korkuyorum.

En onemli soru, krese ben hazir miyim? Bugun Slingomom'in uygun kres secimi ile ilgili uzman gorusune yer verdigi yazisi bu konuda cok aydinlatici oldu. Kres icin uygun zamanin annenin krese hazir olmasi ile dogru orantili oldugunu, cocugun anneden aldigi olumsuz enerji ile daha cok zorluk cikaracagini yazmis eski yuva isletmecisi Esra Madran. 

Ben istedim ki, eve girmek istemeyen, arkadas arkadas diye gezinen oglumun bir suru arkadasi olsun, doya doya oynasin. Hem zaten 1 sene sonra Turkiye'ye donunce, ben ise baslamak zorunda oldugum icin krese baslayacak. Bari onceden alissin. Minik oglumun aglamasini, uzulmesini istemedim. Bu yuzden butun cekincelerim.

1 ay deneme suresi verdim kendimize. Baktim olmuyor, kres maceramizi sonlandiracagim. Gerci Tugra sadece iki yarim gun gittigi icin, ogretmen 1 ayda tamamen alisamayabilecegini soyledi. Ama biraz olsun bir iyilesme gorursek bu da bir kardir. Yarin ola hayrola...


Sunday 18 September 2011

Mukemmel sekilde mukemmel olmayan ebeveynler

"Mukemmel sekilde mukemmel olmayan ebevenynler", diger deyisle "Perfectly imperfect parents" terimini Amerika'da ogrendim. Hatta bir diger slogan da "Biz mukemmel degiliz, biz ebeveyniz". Ilk duydugumda fark ettim, aslinda cocuklarimizi en iyi sekilde yetistirmeye calisirken bir suru hata yaptigimizi. Sonucta biz de insaniz, zaman zaman sabirsizlaniyoruz, sinirimize yeniliyoruz, ya da dogru yaptigimizi zannedip bir suru hata yapiyoruz cocuklarimizi buyuturken.


Sahsen ben mukemmel sekilde mukemmel olmayan bir ebeveynim. Bana gore cocuk yetistirmek bir sanat. Ben bu sanati icra ederken zaman zaman ince ince calisiyorum, her detayini ayri ciziyorum resmin. Zaman zaman ilhamini kaybetmis sanatci gibi oluyorum,  sanat cira etmek istemiyorum, boyalari rast gele surmek istiyorum tuvale. Zaman zaman yanlis yaptigimi fark ediyorum, kendime getiriyorum kendimi. Zaman zaman hak veriyorum kendime "ben de insanim" diyorum. "Anne" olmak ile "kadin" olmak yada "genc kiz" olmak arasinda kaliveriyorum. Bu ikilemlerde kalirken mukemmel hatalar yapiyorum.

Misal Tugra'ya bagirmamayi, istedigini bagirmadan soylemeyi ogretmeye calisirken, kendimi bagirirken buluyorum. Bir cocuga "bagirma" demeyi bagirarak soylemek ne kadar etkili olursa o kadar etkili oluyor. Onun cocuk oldugunu unutuyorum bazen. Altini degistirmek yada ustunu giydirmek yada merdivenlerden yukari cikarmak istedigimde kahkahalarla benden kacip oyun oynadiginda bu bana hic eglenceli gelmiyor. Hatta sinirleniyorum bile. Bir an once isimi bitirmek istiyorum o an, oyun oynamak istemiyorum. Bence en kotusu, yemek yedirmek icin ikna aracimin televizyon olmasi. Yemek yemeyi televizyon seyretmek zannediyor. "Anne cok aciktim, bana mama getir, televizyonu ac" diyor. Bazen sirf televizyonu acayim diye bile aciktim diyebiliyor. Bazen anne olmak istemiyorum, hicbir sey dusunmeden avare avare plan yapmak gezmek istiyorum.

Evet ben mukemmel bir ebeveyn degilim. Ama bir ebeveyn ne kadar mukemmel olabilirse o kadar mukemmel olmaya calisiyorum. Icime sinerek buyutuyorum Tugra'yi. Cok emek veriyorum, cok zaman harciyorum, fazlasiyla sevgi ve ilgi ile doyuruyorum. Onu adam yerine koyuyorum. Mukemmel bir birey olmasini sagmaya calisiyorum ama mukemmel olamayacagini biliyorum. En azindan mukemmel sekilde mukemmel olamayan bir birey olsun istiyorum...


Friday 16 September 2011

Okulda 4. ve 5. gun

Okulda ilk haftamizi tamamladik. Guzel ve umut dolu baslayan haftayi umitsizlikle tamamlamis bulunuyoruz. Zira bagrima tas basip aglayarak da olsa Tugra'yi bensiz birakmayi denedim. Biraz koridorda oyalandim, susar belki dedim. Susmadi, bari gideyim de sesini duymayayim dedim. Giriste Gunes'in annesini gordum ve ben de koyverdim. Biraz birbirimizi rahatlattik. Aradan 10 dk gecti. Susmustur herhalde, gidip bakayim dedim ki bizimki aynen devam. Kresin genel sorumlusu benim halimi gorunce "Ben gidip bakayim" dedi. 5 dk sonra dondugunde "Hala agliyor isterseniz gidin" dedi. 

Enteresan olani beni gorur gormez sustu ve hemen oyun oynamak istedi. Bir onceki gune gore daha az mahsunlasti. Eve geldigimizde de keyfi daha yerindeydi. Ogretmene onlar icin sorun olmazsa bu gecis suresini biraz uzatabilecegimizi soyledim. Okuldan nefret etmesini istemiyorum cunku. Yine eve donmek istemedi en azindan bu iyi bir gelisme.

Derken 5. gun daha okula girer girmez, "anne sen beni birakma" demeye basladi. Ben aciklasam da ne fayda. Birakma da birakma. "Tamam ben sonra gidicem" dedim. Birkac defa gitme denemesinde bulundum. Daha gitmek kelimesini kullanmamla aglamaya basladi. "Tamam o zaman eve gidelim" diye blof yaptim, blofumu gordu namussuz. Sandim ki okulu cok sevdiginden "tamam sen git" desin. Hah mort oldum resmen. Sonuc bu gidisle okulun kadrolu elemani olacagim. 

En buyuk zorluk Tugra'nin Ingilizce'yi henuz tam anlamiyor olusu. Bizimkisi zaten geveze bir cocuk. butun gun konusur, soru sorar, cevap bekler, birsey gosterir, sen "aa evet ben de gordum" diyene kadar tekrar eder. Simdi onu annesi olmadan dillerini bile anlamadigi yabancilarin yaninda birakmaya calisiyorum. Hakli cocuk.

Simdi yeni stratejiler denemeyi dusunuyorum. Oncelikle Tugra'nin ogretmeni biraz daha anlamasini saglayana kadar sabredecegim. Sonra ogretmene faydali Turkce kelimelerden olusan bir liste verecegim. Artik Tugra mi once Ingilizce ogrenir, ogretmeler mi Turkce ogrenir onu gorecegiz beraber. Diger yandan,  Mickey Mouse'u (Tugra'nin deyimiyle Mickey Mamadus) devreye sokmayi dusunuyorum. Ben gidince ogretmen onu versin Tugra'ya. En azindan sinifta annesinden baska tanidik bir yuz :) Bizimki yer mi bilinmez ama belki sakinlesmesinde faydali olur.

Umitsizim, korkuyorum, acaba yanlis mi yapiyorum diye surekli sorguluyorum. Icgudulerim diyor ki biraz sabretmemiz gerek. Gerekirse 1 ay gidecegim krese oturucam bir kenarda. Ama alistiracagim Tugra'yi bensiz kalmaya. Yani umarim...




Thursday 15 September 2011

Okulda 2. ve 3. gun

Kreste ikinci gunumuz de bekledigimden iyi gecti. Tugra ile beraber gittik. Tugra yine cok heyecanli ve hevesliydi. Gider gitmez Tugra'nin ogretmeni koordinatorle olan toplantimi hatirlatti. Tugra oyuna dalmisti zaten. "Tugra'cim ben simdi gidiyorum, gelicem sonra dedim". "Tamam" dedi. Yarim saat suren toplantidan sonra dondugumde, Tugra hala kendi kendine oyun oynuyordu. "Vay be" dedim kendi kendime. Oglum buyumus, cok heyecanlandim ve mutlu oldum.


Ikinci gun de can alici sahneler yasanmaya devam etti. 1 bucuk yasinda olan iki cocuk ara ara agliyordu, benim de icim parcalaniyordu. Dikkatimi ceken nokta, ogretmenlerin cocuklari telkin etmeleri, ama direk onlarla ilgilenmemeleri, kendi kendine sakinlesmelerini saglamakti. Bunu koordinatorle de paylastim ve bunun genel bir politika ya da strateji olup olmadigini sordum. Orada toplam 10 tane cocuk oldugunu, iki cocuk ayni anda aglarken, ogretmenler onlarla ilgilenirse, diger 8 cocugun basibos ve ilgisiz kalacagindan bahsetti. O kadar ki arada dayanamayip cocuklari ben sakinlestirip, dikkatlerini baska yere cekiyordum. Bilemiyorum biz mi farkliyiz Amerikalilardan. Yargilamadan anlamaya calisiyorum su an.

Diger can alici nokta, bir ara cocugun birinin beni oyun arkadasi ilan etmesiydi. Benden kacip, sonra kosarak gelip, en sirin gulumsemesiyle "Hiii" diyordu. Ah ah benden super kres ogretmeni olurmus. Bunu bir kere daha fark ettim. Minik Lucia da(daha once Lusha yazmistim ama meger Lucia diye yaziliyormus) beni yanina oturttu, benimle oynamak istedi. Sonra Tugra ile beraber oynamaya basladilar. Bir ara Lucia'nin ici kaynadi, Tugra'ya sarilmak istedi. Tugra elindeki oyuncagi alacagini zannetigi icin Lucia'yi ittirince, Lucia aglamaya baslamasin mi? Sonra Tugra sarildi da gonlunu aldi.

Derken 3. gune geldik. Gittigimizde yillik tatbikat vardi. Butun okulu bosaltmislar, cocuklar el ele tutusmus yuruyorlardi. Biz de katildik konvoya. Tugra da arkadasinin elini tutarak yurudu, yuzunde gulumsemeyle. Tatbikat bitip biz sinifa girdigimizde ben ogretmene Tugra'yi bugun de yalniz birakmayi dusundugumu soyledim. Sonra Tugra ile vedalastim ve kresin girindeki koltukta biseyler okumaya basladim, aklim Tugra da kalarak. 20 dakika sonra resepsiyondaki kiz Tugra'nin aglamakta oldugunu soyledi. Nedense hic beklemiyordum. Tugra 2 gunde bana cok guven vermisti. Bir gittim ki bizimki iclenerek agliyor, annemi isterim diye. Meger ogretmen ellerini yikamak uzere kucagina almis ve bizimki basmis yaygarayi. Dil anlamamasi en buyuk problem. Ikincisi, Tugra oyle herkese kendini elletmez. Disardan gulumser ama fazla yaklastirmaz kendine. Once guven duymasi, alismasi gerekir.

Aslinda bundan dolayi agliyor olmasi biraz rahatlatti. En azindan durup dururken annem nerde diye aglamadi. Sonra ben sakinlestirdim, anlattim ogretmen elini yikamak istemis diye. Sonra oyun oynadik yine. Giderken de gitmek istemedi. Ama biraz etkilendi galiba, ben bir ara evden ciktigimda babasina icli icli "annem nerde" demis birkac defa. Beni sorarsaniz ben zaten butun gece yuregimde bir sizi ile gezip caktirmamaya calistim. Ne kadar agladi, nasil agladi diye dusunup durdum, bir basina cocugum kendini yapayanliz mi hissetti?

Carpici bir diger nokta ise, birgun once hickirarak aglayan iki cocugun hic aglamiyor olusuydu. Tugra okula baslamadan koordinator alisma sureci hakkinda bana "yara bandini yavas yavas cekmektense bir seferde cekmek cok daha iyidir" demisti. Ama o cocuklari aglayarak gordukten sonra Tugra'nin da bir butun gununu oyle aglayarak gecirdigini bilerek yasayamam gibime geliyor. Benim isim zaten Tugra, uzatalim alisma surecini, gerekirse ben 1 ay gidip giristeki koltukta oturayim, ellerini yikamaya altini degistirmeye gireyim Tugra ogretmenlerine yaptirana kadar. Arkasi yarin...

Tuesday 13 September 2011

Okulda ilk gun



Tugra gunlerdir "Ben okula ditcem, oncaklarla oyniycam" diyor, okulunun yanindan gecerken "bak okulum" diye gosteriyordu. Beklenen gun geldi. Dun okulun ilk gunuydu. Bir heyecan cantamizi hazirladik. Tugra cantasini eline aldi, eke toka kapidan cikti okula gidicem diye. Gunlerdir suren yagmurlu, bulutlu ve hatta sisli havadan sonra sansimiza hava da cok guzeldi, yuruyerek gittik okulumuza.

Tugra daha okulu gorur gormez "okula deldik, yuppi" demeye basladi. "Hadi bakalim dedim, umarim bu heves bu heyecan hep devam eder". Sonra Tugra'nin sinifina gittik. Ilk gun oldugu icin biraz gec gittik ve ben de Tugra'ya eslik ettim. Meger parka cikma saatiymis. Tugra'nin canina minnet. Tugra hemen ogretmenleri ile tanisti. Sansimiza yeni bir Turk cocuk daha basliyormus. Iki kucuk Turk birbirini buldu koca kreste. 

Ilk gun benim icin can alici bir sahne yasandi. Parkta oynarken, sarisin tatli mi tatli, topanak mi topanak bir kiz cocugu bana yaklasti. "Anne, baba" dedi aglamakli bir sesle. "Annen baban gelicek sonra merak etme" dedim. Benden medet umdu, kollarini uzatti. "Ay canim sarilmak mi istiyorsun" dedim. Bir guzel sarildi bana. Benim icimin yaglari eridi. Bir acidim orada cocuga. Bir an umitsizlige kapildim, ya Tugra da boyle olursa diye. Adi Lusha imis, daha bir bucuk yasindaymis ve ilk defa annesi olmadan gelmis. Arada ogretmen dikkatini baska bir seye cekiyor, sakinlestiriyordu Lusha'yi. Ama en cok ogretmenin kucaginda, ona sarilinca sakinlesiyordu. Ilerleyen saatlerde sakinlesti de benim de icim rahat etti. Derken yine annesiz ilk gununu geciren Victor hickira hickira aglamaya basladi. Ben de neredeyse koyvericektim kendimi, gozlerim falan doldu. Tugra gormesin diye 30 takla attim. Neyse Victor'un annesi zaten binada bekliyormus, o da annesini gorunce sakinlesti.

Derken sinifa girme saati geldi. Tugra yeni oyuncaklari gorunce cok mutlu oldu. Doya doya oynadi. Sonra ogretmen "Hadi oyuncaklari toplayalim, sonra sarki soyleyecegiz" dedi. Kimse orali olmadi. Bizimki evden oyuncaklarini toplamaya aliskin. "Tugra hadi ogretmenine yardim et" dedim. Bir oyuncakla mesgul olmasina ragmen hemen gitti ve ogretmeni ile oyuncaklari topladi. Ogretmeni ingilizce birseyler soyluyor, bizimki anliyormus gibi (belki de anliyordur), basini salliyor, "Ok, yes" diyordu. Cok tatliydi. Derken sarki soylediler, cubuklari birbirine vurup ritim tuttular. Eve gitme saati gelince "Hadi Tugra gidiyoruz, yarin tekrar gelicez" dememle, Tugra "gitmeyelim" diye hungur hungur aglamasin mi? Ogretmenler bile sasirdilar. aslinda bu benim cok hosuma gitti. Demek ki sevdi dedim. 

Bakalim Tugra bensiz kalabilecek mi? Ilk gun bana cok umit verici geldi, umarim bekledigim gibi olur. 

Tuesday 6 September 2011

Tugra'nin doktor macerasi

Tugra'nin doktor kontrolleri biz Turkiye'deyken, yani 1 yasina kadar cok rahat geciyordu. Sarisin, renkli gozlu, bol bol gulumseyen, sakin sakin konusan bayan bir doktoru vardi. Tugra'yi da sakin sakin muayene ediyor, huysuzlaninca zorlamiyordu. Tugra cogu zaman gulumseyerek muayene oluyordu.


Derken Amerika'ya geldik. Amerika'ya gelir gelmez Tugra ateslendi, meger dis atesi imis. Biz bir panik doktora gittik, cunku Tugra hic bu kadar ateslenmemisti. Tecrubesizlik iste. Cocuk zaten ortama yabanci, anlamadigi bir dil konusuluyor, hic de eskisi gibi sevimlilik yapan yok, dolayisiyla doktora gitme olayina antipati beslemeye basladi. Sigortasi da yoktu henuz, bir ates olcme ve "ates dusurucu verin" tavsiyesi bize 250 dolara patladi.

Tugra'nin rutin kontrolleri icin 1-2 yas doneminde pek cok kere doktora gitmemiz gerekti. Buradaki doktorumuz Hintli bir amca. Tek sevimli yani taktigi cizgi film karakterli kravati. Tugra zaten erkeklerden pek hoslanmiyor basta, ortama yeni bir erkek girince alisana kadar korkuyor ve utaniyor, haliyle yeni doktorundan pek hazzetmedi. Dolayisiyla Tugra'yi doktora goturmek bir olay haline gelmeye basladi.

Bugun 2 yas kontrolune gittik. Gitmeden Tugra'ya anlattim. Bak doktora gidicez, doktor senin boyunu olcucek, kulagina bakicak, kilona bakicak, sonra da trenlere gidicez (Barnes and Noble yani). Trenleri duyunca bizimki doktor kismina pek takilmadi. Derken ben tek basima goturdum Tugra'yi. Muayene odasina girer girmez basladi bizimki bagirmaya. Aglamak degil ama bagirmak, hatta bagirmak da degil ortaligi inletmek. "Ustunu cikarin" dediler. Mumkun degil, ben kolunu cikarmaya calisiyorum, o geri sokuyor, bir yandan da "cikarma" diye bagiriyor. Hintli amca geldi, hicbirsey yapmiyor, Tugra'ya dokunmuyor bile. Ama Tugra avazi ciktigi kadar bagiriyor, bir yandan da kapiyi gosterip "anne didelim, ac kapiyi" diyor. Onun bagirtisindan doktorun soylediklerinin yarisini duyamadim zaten. "Hadi Tugra'nin boyunu olcelim" dedi. Tugra kucagimdan inmiyor. Indirmeye yeltendim, iki bacagi ile bacaklarima sarilmasin mi? Ben artik isi gucu biraktim, gulmeye basladim.  Kilosunu da kucagimda olctuler. Ama bunun icin benim tek basima tartilmam gerekiyordu. Hemsirelerden biri kucagina aldi,ordan nasil kucagima uctu ben bilirim. Sonra bir aglayasim geldi. Basima agrilar girdi.

Tugra resmen mucadele verdi, yer yer doktora tekmeler savurdu, bagirmaktan ve tepinmekten sirilsiklam oldu. Zaten doktor basta "good job, aferin sana" diye muayeneye basliyor. Muayenenin sonuna dogru "Oh my God, aman Tanrim" demeye basliyor. Birgun " Hic boyle bir hastaniz var mi?" diye sordum. "Biliyor musunuz? Bu cocuk Dunya'yi fethedicek, ben hic bu kadar guclu ve kararli bir sekilde mucadele eden bir cocuk gormedim" dedi.

 Arada odadan ciktiklarinda Hatirla Sevgili'yi soyluyordum. Hic degilse birkac dakika bagirmadan duruyor, sakinlesiyordu. Hatirla Sevgili orada da ise yaradi yani. Sonra Tugra'nin elinden kan alma fasli basladi, o ayri bir mucadele. Parmagina bant yapistirdilar. Derken Tugra'ya 2 yasa uygun bir kitap hediye ettiler. Hemsire odadan cikti. "Tamam Tugra bitti, gidiyoruz" dedim. Bizimkisi bicakla kesilmis, sanki biraz once ortaligi inleten o degilmis gibi sakinlesti, "Bitti bitti, bak elime ne yapitti abla, bak titap verdi, amca da ditti" diye bana olan biteni anlatmaya basladi ben ustunu giydirirken. Sonra da Serdar'i alip trenlere gittik de bizimki muradina erdi. Ama hem fiziksel hem de psikolojik bir yorgunluk vardi ikimizde de.

Doktor 3 yasina kadar getirmenize gerek yok dedi. Canim oglum insallah hic hasta olmaz da doktora gitmek zorunda kalmayiz. Allah butun cocuklara saglik versin. 

Tugra'nin annesi tatilde

5 Eylul Amerika'da isci bayrami olarak kutlaniyor. Bir suredir yogun bir sekilde Tugra ile ilgilendigimi, sinirlerimin de gerilmeye basladigini fark edip kendime vakit ayirmaya karar verdim bugun. Serdar'a da dedim "Ben bugun tatil yapicam ona gore". Serdar da "Tabii canim, bugun senin bayramin, iscinin emekcinin bayrami" dedi ve bu fikrimi destekledi sagolsun.


Tatil dediysek de sabah kahvaltiyi hazirladim, bulasiklari yikadim, Tugra'ya yemek yaptim gayet. Yari tatil diyelim. Tugra'yi oglen babasi uyuttu. Ama o uyuturken bile gidip kendim uyutayim istedim. Bendeki de bir anormallik sanirsam. Herseyi halledeyim sonra kendime vakit ayirayim istiyorum. Sanki Serdar benim yerime Tugra ile ilgili bir isi yapinca icim rahat etmiyor. Tugra oglen uykusunu uyurken ben de Tugra'nin Ozlem Ablasi ile alisveris merkezine gittim. Hicbirsey almadim, oyle bos bos dolandim, rujlari farlari denedim, parfumlerin kokusuna baktim. O bile iyi geldi.

Sonra eve dondum, Tugra uyanmisti. Beni gorunce cok sevindi. Ben yeniden sarj modunda oldugum ve Tugra'yi o iki saat icinde bile ozledigim icin doya doya sevdim oglumu ve arayi kapattim. Evde olunca tatile yine ara vermek durumuda kaldim tabii ki. Tugra'ya yemek hazirladim, tekrar bulasiklari yikadim. Tugra ile biraz daha oyun oynadim. Aksam ogununu de yedirdikten sonra tekrar fiydim. Bu sefer kizkiza sohbet etmeye gittik Ozlemle. Kocalarimizi cekistirdik :), ondan bundan konustuk, rahatladik.

Eve geldigimde Tugra uyumustu. Serdarin dedigine gore "Anne gelcek anne gelcek" diyerek uyumus kuzu. e tabii acisini gece cikardi sagolsun. Normalden cok daha erken uyandi gece, beni yanina cagirdi ve yanagimi seve seve bir hal oldu, tam donuyor uyuyacak, bir eli arkada ben orda miyim diye yokluyor. Cok zor uykuya gecti tekrar. Canim oglum ozlemis annesini.

Yine de cok iyi geldi tatil bana. Bundan sonra haftalik izin kullanmaya karar verdim :)

Saturday 3 September 2011

Uyuyan cocugunuzun saci itinayla kesilir

Cocuk sahibi olduktan sonra yeni yeteneklerimi fark etmeye basladim. Meger bayagi guzel resim ciziyormusum mesela. Halbuki okuldayken en sevmedigim ders resimdi. Butun karne 5, resim 4. Gerci bunda Turk egitim sisteminin de sacmaligi yok degil. Herkes guzel resim yapmak zorunda mi kardesim.

Neyse ne diyordum. Bir diger kesfedilen yetenegim de uyurken Tugra'nin sacini kesmek. Zira Tugra uyanikken kesinlikle sacinin kesilmesine musaade etmiyor. Bizimkisi inatci, bir hayli korkak ve yaygaraci. Tugra'nin saclari burada uzayinca ben de careyi uyurken kesmekte buldum. Ilk baslarda ensesinin bir yani kisa bir yani uzun oluyordu, ikinci postada rotus atiyordum. Simdi o da yok tek seferde sipsak. 

Bir sefer onlerini biraz kisa kestim. Gece uykusu daha derin oldugu icin gece kesiyorum, tam da kestiremedim nasil oldugunu. Sabah bir uyandi kuzu, tam bir oglan cocugu olmus. Dun gece de ogluma okul trasi yaptim, 10 gun sonra okula baslayacak ya. Hem de katli matli cok tarz :) Serdar bu isi meslek edinebilecegimi soyluyor. Uyuyan cocuga tras yapan berber. Bence de fena fikir degil :)